Ayakkabi



''Ayakkabı'' ayakların yer ile direk temasını keserek yabancı maddelerden ve değişik hava koşullarından korumak, bunun yanı sıra şıklığı tamamlayan ayak giyeceği. Bot, çizme, sandalet, topuklu, spor ayakkabı, iskarpin gibi pek çok farklı türü vardır. Genelde "taban" adı verilen alt parça ile "saya" denen üst parçadan oluşur. Ayakkabının yer ile temasından dolayı yıprandığı için taban daha dayanıklı ve kalın bir malzeme kullanılarak yapılır. Ayağı saran saya ise deri, kumaş gibi daha ince bir malzemelerden yapılır.
ilk-ayakkabilar
İlk ayakkabılar
 Ayakkabı ustası yetiştiren ilk toplum Mısırlılardır. Islak kuma basarak ayak kalıbı çıkarmış, bu kalıpları kurutarak sandalet yapımında kullanmışlardır (M.Ö. 3500 lü yıllarda) . Sandalet yapımında Papirüs yapraklarından elde edilen malzeme kullanılırdı. Zamanla derilerle ve süslü taşlarla bezeli sandaletler yapılmıştır.
 Ayakkabıda çeşitli tasarımları kullanan millet ilk Yunanlılar olmuştur. Asya ve Avrupa’da giderek yayılan ayakkabıcılık, tüm dünyayı etkisi altına aldı.
İlk Ayakkabılar

 Rönesans devrinin belki de en büyük sanatçısı ve aynı zamanda da mucit olan Leonardo da Vinci, anlaşılması zor makineler tasarlardı.Bir gün ayakkabıya yüksek topuk eklenebileceğini akıl etti. Söylendiğine göre, Floransa’daki pek ünlü ve soylu bir ailenin kısa boylu kızının ihtişamlı düğününde gözlerden kaybolmaması için bir topuklu ayakkabı üretti. Tabii böyle dikkat çekici bir giyeceği hemen diğer kadınlar da taklit etmek istedi ve topuklu ayakkabılar gösterişin ve şıklığın simgesi olarak yaygınlaştı.
 Tabii ki modanın kalbinin attığı Fransa’nın bu işe de ağırlığını koymuş olması gayet doğal. Bu dönemde kadınların Paris’ten el yapımı ayakkabılar almaları çok modaydı. O dönemde önce erkekler daha çok çizme giyerken, zamanla kadınlar da uzun dar çizmeler giymeye başladılar. 19. yüzyılın başlarında Amerika’da yaygınlaşmaya başlayan ayakkabı makineleri ile seri üretim de yapılmaya başladı.
ilk-ayakkabilardan
İlk ayakkabılar
 Zamanla ayak sağlığı hakkında bilgiler arttıkça rahat ve ortopedik ayakkabı üretimi de hızlandı. Kadınlar düz modeller giyer oldular.
 Ayakkabı modelleri çağlar boyunca çok çeşitlilik göstermiştir. Bunun başlıca nedeni ayakkabıların tropikal iklimden soğuk iklime kadar değişen farklı coğrafyalara ve modaya uygun yapılması olmuştur.
 Ortaçağda, ayağı sarması için yumuşak deri ya da kumaştan yapılan ayakkabıların burunları sivriydi. Yolculuk sırasında ise potinler ya da baldırlara kadar çıkan çizmeler giyilirdi. 14. yüzyıl sonlarına doğru öylesine uzun burunlu ayakkabılar üretildi ki, bunlarla yürüyebilmek için ayakkabının burnunu bir zincirle diz kemerine bağlamak gerekiyordu.
 Daha sonraki tarihlerde ayakkabılara yüksek mantar topuklar eklendi. Ayakkabıyı korumak amacıyla giyilen mantar topuklu şosonlar 1575'te moda oldu. Ama kötü havalarda ya da çok yağışlı bölgelerde tahta tabanlı ayakkabılar da giyiliyordu. Bu tür tahta ayakkabıları (sabo), Hollandalı çiftçiler günümüzde de giymektedirler.
 17. yüzyılın başlarında ayakkabıların yerini alan yüksek topuklu uzun çizmeler, evde bile giyiliyordu. Sonraları, dantelli çorapların görünmesi için çizmelerin üst kenarları dışa doğru kıvrıldı. 1660'tan sonra siyah, üzeri bağcıklı ya da tokalı, kalkık kare burunlu ayakkabılar çizmenin yerini aldı. Kadın ayakkabıları erkek ayakkabılarının modasını izledi. 17. yüzyıldan başlayarak, sivri burun ve yüksek topuklarıyla özgün bir biçim aldı.
 1720'lere kadar kare burunlu ayakkabılar yaygındı. Bu tarihten sonra bunlar yerini yuvarlak burunlu ayakkabılara bıraktı. 1770'lerde üstte geniş kıvrımları bulunmayan uzun çizmeler moda oldu.
 18. yüzyılda kadın ayakkabıları saten ya da brokardan yapılıyor ve toka, kurdele ya da fiyonklarla süsleniyordu. Yüksek topuklu ayakkabılar 1790'da tümüyle ortadan kalktı. Sokaklar ve yollar öylesine kötü ve çamurluydu ki, insanlar evden dışarıya çıkarken şosonlarını giymek zorunda kalıyorlardı.
 19. yüzyılda kadın ayakkabıları saten ya da kadifedendi ve topuksuzdu. Erkekler ise genellikle düğmeli, bağcıklı ya da yanları esnek çizmeler giyiyorlardı. 1860'ların bağcıksız ve yanları esnek yarım çizmeleri çoğu zaman beyaz ipekten yapılıyordu. On yıl sonra yüksek topuklar yeniden moda oldu, çizmeler de yanları düğmeli olarak yapılmaya başlandı. Ayakkabılarda ve çizmelerde hâlâ bez kullanılıyordu, ama ayakkabıların burunları bazen deriden yapılıyordu.
 Bu sıralarda kadınlar fabrikalarda ve bürolarda çalışmaya, ayrıca yürüyüş ve bisiklete binmek gibi sporlar yapmaya başlayınca daha sağlam ayakkabılar kaçınılmaz hale geldi. Bağcıklı rahat yürüyüş ayakkabısı, Birinci Dünya Savaşı (1914-18) sırasında ortaya çıktı. Günümüzde de ayakkabı yapımında modada önemli rol oynar. Spor yaparken kas, kiriş, bağ, kemik ve kıkırdak yaralanmaları riskinin alt düzeye çekilebilmesi için doğru ayakkabı seçimi önem taşır.
 Orta Asya'da Türkler, deriden ve yünden giyim eşyaları yapmakta ustaydılar. Çizme ve çarık en yaygın ayakkabı türüydü. Deri çizmenin yanı sıra, yaygın olarak yünden keçe çizme de yapılıyordu. Hükümdarlar kırmızı renkli çizmeler giyiyorlardı. Ata binenler için çizme çok elverişliydi.
Osmanlıda Ayakkabı
 Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde ordunun, yönetici sınıfların ve kentli halkın gereksinimlerini karşılamak üzere zamanla ayakkabı çeşitleri çoğaldı ve ayakkabıcılık inanılmaz bir biçimde gelişti. Diğer zanaatçıların olduğu gibi ayakkabıcıların da bir örgütü vardı. Üretilen ayakkabıların niteliğini lonca denetlerdi. Ayakkabı satıcıları için kullanılan kavaf sözcüğü, giderek yapımcıları da kapsadı. Kavaflar (Ucuz, özenmeden ve bayağı cins ayakkabı, kemer, cüzdan yapan veya satan esnaf) da çizmeci, yemenici, nalıncı, terlikçi ve pabuççu gibi adlar alırlardı.
 Osmanlı toplumunda ayakkabı, giyenlerin toplumsal konumuna ve mesleğine göre çeşitlilik gösterirdi. Ev içinde yüzleri atlas ve kadife gibi kumaşlardan yapılmış, üzerleri sırmayla işlenmiş hafif ayakkabı ve terlikler giyilirdi. Dışarıda giyilen deri ayakkabı ve çizmeler de süslenirdi. Topkapı Sarayın'da, ince bir zevkle ve hünerle işlenmiş deri ayakkabı ve çizmeler sergilenmektedir.
Osmanlıda Ayakkabı
Osmanlı dönemindeki ayakkabılar, yapıldıkları malzemeye, biçimlerine ve kullanıldıkları yere göre adlar alırdı. Başmak, cimcime, çapula, çizme, yarım çizme, çedik, pabuç, edik, fotin, galoş, mest, kalçın, kundura, merkub, nalın, sandalet sandal, terlik, tomak, yemeni başlıca ayakkabı çeşitleriydi. Genellikle alçak ökçeli ya da ökçesiz, yumuşak deriden yapılan rahat ayakkabılar tercih edilirdi. Dışarıda giyilen ayakkabılardan bazıları mest-ayakkabı gibi iki parçadan oluşurdu. Ayağa giyilen mestin üzerine onu yağmur ve çamurdan korumak amacıyla, önceleri ayakkabı, sonraları da lastik giyildi. Şoson ya da galoş denen lastik ayakkabının içine geçirilerek giyilen mestler, özellikle namazlarını camilerde kılanlarca kullanılırdı.
Mest

 16.-18. yüzyıllarda İstanbul, Edirne ve Bursa'da ayakkabıcılık çok gelişmişti. 19. yüzyıl sonlarına kadar Türkiye'de ayakkabı yapımı tümüyle el işçiliğine dayanıyordu. Beykoz'daki deri fabrikasına 1884'te ayakkabı yapım bölümü eklendi. 1933'te Sümerbank'a devredilen Beykoz Deri ve Kundura Fabrikası makineli üretimin yapıldığı önemli bir yerdi. Günümüzde ayakkabı üretimi daha çok özel sektör tarafından gerçekleştirilmektedir.

 Neredeyse tamamen makinelerle yapılmaktadır. Bir işçi makineyle günde 40-50 çift üretebilir. Elle çalışan bir ayakkabıcı ise günde yaklaşık bir çift ayakkabı yapabilir.
Eski bir model

  Ayakkabı yapmak için, önce sol ve sağ ayak modelleri, sonra da bunların tahta kalıpları yapılır. Ayakkabı yapımı genellikle sekiz aşamada gerçekleşir. Hayvan derisi, kumaş ya da yapay deriden, ayakkabının sayası ve astarı uygun biçimde kesilir. Sayayı oluşturan parçalar ile astar birbirine dikilir. Ayrıca ayakkabının burnuna sertlik veren parça ile topuğa konulan yumuşak parça da dikilir. Bağcık delikleri bu aşamada açılır ve ayakkabının iç yüzeyine numara ve model kabartmaları yapılır. İç ve dış taban parçaları ile topuklar hazırlanır. Bunlar genellikle kösele, kauçuk, bunların bileşimi ya da öteki yapay malzemelerden yapılır. Topuklar tahta da olabilir. Parçaların eklenmesiyle oluşan saya, kalıbın üzerine gerilir; iç tabana dikilir ya da çivilerle tutturularak kalıplanır. Saya ve iç taban, kalıcı biçimini alıncaya kadar kalıpta tutulur. Tabanlama aşamasında dış taban sayayla birleştirilir. Bu işlem dikerek, yapıştırarak, çivileyerek ya da bunlardan birkaçı birden uygulanarak yapılabilir.
 1953'te geliştirilen bir işlemle kauçuk, polivinil klorür (PVC) ve poliüretan tabanlar, kalıp-baskı yöntemiyle biçimlendirilir ve ayakkabının üst bölümüne tek bir işlemde yapıştırılır. Topuklama aşamasında, topuk ayakkabının tabanıyla birleştirilir ve son biçimini alır. Bitirme, cilalama, ayakkabıyı kalıptan çıkarma, topuk ve taban yastıklarının yerleştirilmesi işlemlerini içerir. En son biçimini verme sırasında bağcıklar, fiyonklar ve tokalar takılır.

Ayakkabı Terminolojisi

ALT YAPI: Sayanın dışındaki parçaların bir araya getirilmesi ile oluşur.

AYAK       : Derilerin alanını ölçmek için kullanılan birimdir. (1 ayak=9.29 cm2)

BOMBE    : Ayakkabının burun kısmının formunu koruması için deri ile astar arasına konan sertleştirici takviyedir. Plastik alaşımlı olan bombe malzemesi ısıyla kalıbın şeklini alır ve ayakkabının burun şeklini uzun süre muhafaza etmesi, parmak uçlarımızı koruması açısından önemlidir.

FALÇA     : Tamamı köseleden yapılmış ökçedir. (topuk)

FALÇATA: Ayakkabı imalatında kullanılan bıçaktır.

FORA DİKİŞLERİ : Yüz taban astarı ve tabanı (kösele veya lastik) birbirine tutturan dikişe denir.

FORT         : Ayakkabıda arka kısmının dik durması ve formunu muhafaza etmesi için saya ile astar arasına konan sertleştirici takviyeye denir.

FREZE       : Taban kenarlarının düzeltilmesi işlemine denir.

FİYAPA     : Taban ile saya arasına yerleştirilen ikinci kat kösele veya lastik malzemeye denir.

GAZUMA  : Fiyapa ve vardola ile tabanın dıştan dikilişi işlemine verilen addır.

HARAMA  : Fora dikişinin tabanda görünmesini önlemek için tabana açılan kanalcığa denir.

ISTAMPA  : Ayakkabının model kalıbına denir.

İÇ ASTAR : Ayakkabının iç kısmında kullanılan deri veya kumaştır. 4 temel işlevi vardır:

- Ayak ve saya arasında koruyucu bir tampon tabaka olmak
- Ayakkabının şeklini korumasını sağlamak
- Ayağın nemini almak
- Ayakkabının iç görünümünü şekillendirmek.

Astar ayakkabının önünde (aynada), yan taraflarında (gambada) veya ayağın bastığı alt taraflarında (mostrada) bulunabilir.

KAMARA  : Ayakkabının sol ve sağ yan kısımlarına denir.

KÖSELE    : Manda ve sığır derisinden yapılan alt yapıda taban astarı, fort, taban, vardola şerit yapımında kullanılan bir deri cinsidir.

MEKVAL  : Havuzlu tabanlara dikilen kenar dikişine verilen isimdir.

MOSTRA   : Ayakkabının içinde, taban kısmına konan etiketli deri parçasına verilen addır.

ÖKÇE        : Ayakkabının topuk olarak tabir edilen kısmına verilen isimdir

SALPA       : Fort kısmında kullanılan deri ve kösele artıklarının birleştirilmesiyle meydana getirilen destek malzemedir. Ayrıca montaj sırasında taban astarı olarak da kullanılır.

SARAÇ DİKİŞİ: Ayakkabının sayası üzerine uygulanan ve modelini belirleyen süs dikişleridir. Rok türü ayakkabılarda el saracı, diğer tarz ayakkabılarda makine saracı uygulanır.

TABAN ASTARI: Saya ile tabanın birbirine tutturulduğu iç parçadır. Taban ile mostra arasında bulunup, ayakkabının tabanının ayak şekline daha uygun olması ve bu formunu muhafaza etmesi için kullanılır. Genelde ayağın şekline uygun, içinde özel karışımlı esneklik sağlayıcı bir plastik ve çelik destek bulunan, ortopediyi sağlayan en önemli parçadır.

TRANTA (TAKVİYE PARÇASI): Ayakkabının zayıf bölgelerini sağlamlaştırmak için kullanılan yapışkanlı sigorta şerididir.

VARDOLA : Saya ile taban kenarı arasına konan kösele şeride denir.

YASTIK SÜNGERLER: Bu malzeme genellikle mostranın altına konulan süngerlerdir. Ayakkabı tabanının ayak ortopedisine daha uygun hale gelmesini sağlar. Bunun için özellikle çocuk ayakkabılarında ayağının gelişmesini tamamladığı nazik bölgelerde (topuk altı ve ayak içi orta bombeler) destek olmak için özel esnek ve köpük gözenekli sağlam yastıklar sıkça kullanılır.